Bayburt İlçe ve Köyleri


Bayburt İlçe ve Köyleri

İl: Bayburt ● İlçe Merkezi: Bayburt
İlçeler
Aydıntepe . Demirözü
Beldeler:
Köyler:
Adabaşı • Çakırbağ • Çalıdere • Çamdere • Çamlıkoz • Çayırözü • Çerçiköy • Çiçekli • Çiğdemtepe • Çorak • Dağçatı • Dağtarla • Danişment • Darıca • Değirmencik • Demirışık • Demirkaş • Dikmetaş • Dövmekaya • Erenli • Gençosman • Gezköy • Gökçeli • Gökler • Gökpınar • Göldere • Göloba • Güder • Güllüce • Gümüşsu • Güneydere • Güzelce • Hacıoğlu • Harmanözü • Helva • Heybetepe • İğdir • Kabaçayır • Karlıca • Karşıgeçit • Kavacık • Kavakyanı • Kıratlı • Kırkpınar • Kitre • Koçbayır • Kopköy • Kopuz • Kozluk • Kurbanpınarı • Kurugüney • Maden • Manas • Masat • Mutlu • Nişantaşı • Ortaçimağıl • Oruçbeyli • Ozansu • Örence • Pamuktaş • Pelitli • Petekkaya • Polatlı • Rüştüköy • Sakızlı • Salkımsu • Sancaktepe • Saraycık • Sarıhan • Sarımeşe • Seydiyakup • Sığırcı • Sırakayalar • Soğukgöze • Söğütlü • Tahtköy • Taşburun • Taşçılar • Taşkesen • Taşocağı • Tepetarla • Tomlacık • Uğrak • Uğurgeldi • Uluçayır • Üzengili • Yanıkçam • Yaylalar • Yaylapınar • Yazyurdu • Yedigöze • Yeniköy • Yerlice • Yeşilyurt • Yolatlı • Yoncalı • Yukarıkışlak

Aydıntepe belde ve köyleri

İl: Bayburt ● İlçe Merkezi: Aydıntepe
Beldeler: YOK
Köyler:
Akbulut
Alaca
Aşağıkırzı
Başpınar
Çatıksu
Çayırköprü
Çiğdemlik
Dumlu Erikdibi
Gümüşdamla
Günbuldu
İncili
Kavlatan
Kılıçkaya
Pınargözü
Sırataşlar
Sorkunlu
Suludere
Şalcılar
Yanoba
Yapracık
Yazlık
Yukarıkırzı

Demirözü belde ve köyleri

İl: Bayburt ● İlçe Merkezi: Demirözü
Beldeler: Beşpınar Gökçedere
Köyler:
Akyaka
Bayrampaşa
Çağıllı
Çakıröz
Çatalçeşme
Çiftetaş
Çimentepe
Damlıca
Devetaşı
Elmalı
Eymür
Güçlü
Güneşli
Güvercindere
Işıkova
Kalecik
Karayaşmak
Kavaklı
Otlukbeli
Petekli
Pınarcık
Serenli
Y.Dikmetaş
Yakupabdal
Yazıbaşı
Yelpınar
Yukarıpınarlı



- Toplist

Hikayeler


Basat'ın Tepegöz'ü Öldürmesi

Basat'ın Tepegöz'ü Öldürmesi, en ünlü Dede Korkut hikâyelerinden birisidir.

Hikaye [değiştir]Bir gün Oğuz otururken, düşman baskınına uğradı, gece vakti oradan göçtü.Beraberindeki Uruz Koca'nin küçük oğlu yolda düşmüştü.Hiç farkında olmadılar.Yollarına devam ettiler.Yolda kalan bu çocuğu bir aslan alarak götürdü, besledi.

Günlerden sonra,Oğuz gene gelip yurduna yerleşti.O sırada Oğuz Han'in atlarina bakan çoban bir haber getirerek dedi ki Ormanda bir aslan kükrüyor.Uzaktan gördüm, salınarak yürüyüşü insan gibi.Atları yakalayıp yatırarak kanlarını emiyor dedi.Çobanın bu sözü üzerine Uruz da Oguz Han'a Hanim belki göçtüğümüz vakit yolda düşen benim oğlumdur dedi.

Beyler hemen atlarına bindiler.Aslanın yatak yerine geldiler.Uruz'un dediği gibi bu, kendi oğlu idi.Oğlanı tuttular.Uruz, oglanı alıp evine götürdü.Hep beraber sevindiler.Ziyafetler oldu.Ama oğlan yine durmadı.Aslanın yatağına gitti.Bir daha tutup getirdiler.

Bunun üzerine Dede Korkut geldi ve Oğlum sen insansın, hayvanlarla düşüp kalkma, gel iyi ata binmeyi öğren.İyi yiğitlerle beraber yaşa.Büyük kardeşinin adı Kayan Selçuk'tur.Senin adın da Basat olsun dedi.Adini ben verdim. Yaşını tanrı versin dedi.

Oguz bir gün yaylaya gitti.Uruz'un bir çobanı vardı.Adına Konur Koca Sari Çoban derlerdi.Uzun Pınar diye anılan bir pınar vardı.O pınara periler konmuştu.Ansızın koyunlar ürktü.Çoban da bunu keçilerden bilerek onlara kızdı.İlerleyince gordu ki, peri kizlari kanat kanata vermisler, ucuyorlar. Coban kepenegini uzerlerine atti. Peri kizlarindan birini tuttu.

Zaman gecti. Oguz yine yaylaya gitti. Coban da pinara geldi. Yine koyunlar urktuler. Coban ilerledi, yerde bir yigin gordu. Bu yığın gittikçe büyüdü.Çoban Korktu, bıraktı, kaçtı.Ürken koyunlarin pesine dustu.

Meger o zaman Bayindir Han ile Beyleri gezmege cikmislardi. Bu pinarin yanina geldikleri zaman garip birseyin yattigini gorduler. Etrafini aldilar. Iclerinden bir yigit, ayagi ile bunu tekmeledi. Tekmeledikce yigi nbuyudu. Uruz Koca da merak etti, atindan inerek tekmeledi. Fakat mahmuzu dokununca bu yigin yirtildi, icinden bir oglan cikti. Bu oglanin govedsi adam govdesi gibiydi. Ancak tepesinde bir gozu vardi. Uruz bu oglani alarak etegine sardi ve Han'ım, bunu bana verin, Oğlum Basat ile beraber besleyelim dedi. Bayindir Han'da Senin olsun dedi.

Uruz, Tepegoz'u aldi. Evine goturdu. Bir sut nine getirdiler. Kadin memesini Tepegoz'un agzina verdi. Oglan bir emdi, sut ninenin olanca sutunu aldi. Ikinci emisinde kanini aldi. Ucuncude de canini aldi. Birkac sut nine getirdiler. Hepsini boylece oldurdu. Baktilar ki olmayacak, sutle besleyelim) dediler. Gunde bir kazan sut yetmezdi. Beslendiler, buyudu. Gezmeye, oglan cocuklariyla oynamaya, oynarken de bunlardan birisinin burnunu, oburunun kulagini yemeye basladi.

Nihayet herkes onun yuzunden caresiz kaldi. Uruz'a sikayet ettiler, aglastilar. Uruz her ne kadar Tepegoz'u dovdu ise de bu hareketlerini onleyemedi. Nihayet evinden kovdu.

Bunun uzerine Tepegoz'un peri olan anasi gelerek oglunun parmagina bir yuzuk takti ve Oğlum sana ok saplanmasın, bedenini kılıç kesmesin dedi.

Tepegoz, Oguz ilinden kacti. Bir yuce da vardi. Orada yol kesti. Adam esir etti. Buyuk eskiya oldu. Uzerine bir kac adam gonderdiler. Onlar Tepegoz'e ok attilar, batmadi. Kilic vurdular, kesmedi. Hepsini yedi bitirdi. Oguz ilinden bile adam yemeye basladi. Oguz'lar toplandilar, uzerine yuruduler. Bunu goren Tepegoz kizdi. Bir agaci yerinden koparip atarak elli altmis kisiyi oldurdu.

Nihayet Basat bu Tepegoz'un uzerine gitti. Tepesindeki tek gözüne şiş saplayarak kör etti. Bundan sonra da kafasını kesti.

Butun Beyler sevinç içinde kaldılar.

Begin Oğlu Emren

Begil Oğlu Emren

Oğuzlar’a her yıl altın, gümüş olarak gelen haraç bir sene at-kılıç ve çomak olarak gelir. Oğuz Beyi çok sinirlenir. Ama yanındakiler sinirlenmemesini söyler. ‘Bunları Begil denilen bir yiğit var, ona verelim, bize duacı olsun’ der. Begil çok yetenekli bir avcı ve çok iyi bir yiğittir.geyikleri ok atmadan sadece ipiyle avlar. Kazan Bey ‘hüner sende midir atta mıdır’ diye sorunca bendedir der ancak Kazan buna katılmaz. Buna üzülen Begil hediyeleri geri verir küser ve oradan ayrılır. Evine döner ve ava çıkar. Avda ayağını kırarak sakatlanır. Önceleri kimseye söylemez ama bu herkese yayılır. Casus hemen bunu kafire iletir. Kafir ilinde de Begil’in casusu vardır ve ‘başınızın çaresine bakın’ diye haber gönderir. Kafir Begil’in üzerine ordu gönderirken Begil oğluna şöyle der: ‘oğul git de oğuz ilinde Bayındır’ı bul, ondan yardım iste’ Oğlu kabul etmez. ‘ben Allah yolunda gururumla savaşayım’ der. Begil de zırhını ve silahlarını oğluna giydirir. Kafirlerle savaşır. Savaşırken de Allah’a yalvarmayı unutmaz. Allah ona kırk yiğit gücü verir. Sonunda putperest kafire karşı galip gelir.Kafir allaha inandığını söyler şehadet getirir.Emren ise onu bırakır; diger kafirler kacarlar. Mutluca evine döner. Dede Korkut gelir dualar eder gider .

Uşun Koca Oğlu Segrek

Uşun Kocaoğlu Seğrek

Uşun Koca'nın iki oğlu vardır; büyüğünün adı Eğrek, küçüğünün adı Seğrek'tir. Bir gün Uşun Koca, Bayındır Han'ın sohbetine gelir. Ters Uzamış adlı yiğit, Eğrek’e sitemde bulunur. Divan’a baş kesip kan dökmeden gelmeyeceğini söyler.

Eğrek üçyüz mızraklı yiğitlerle akın düzenler. Kara Tekür’ün kalesine kadar, girdiği tüm savaşları kazanır. Kara Tekür’ün askerlerinin oyununa gelir. Askerleri öldürülür, kendisi esir düşer.

Küçük kardeşi Seğrek büyür. Abisinin düşman elinde esir olduğunu öğrenir. Onu kurtarmak için tek başına Kara Tekür’ün üzerine gitmek ister. Annesi de babası da karşı çıkar.

Kara Tekür’le savaşmaya gider. Onun askerlerini yener. İki kardeşi birbirine kırdırmak isteyen düşmanın hazırladığı tuzağa düşmezler. İki kardeş Oğuz iline dönerler. Daha sonra mutlu mesut bir şekilde yaşarlar. Ikiside evlenirler.

İç Oğuz'a Taş Oğuz Asi Olup Beyrek Öldüğü

İç Oğuz’a Dış Oğuz Asi Olup Beyreğin Öldürülmesi

Kazan üç yılda bir Dış Oğuz’la İç Oğuz beylerini toplardı. Kendi evinin yağmalanmasını isterdi. Son yağmalamada Dış Oğuz Beyleri yoktu. Bu olaydan sonra Dış Oğuz Beyleri Kazan’dan uzak durmaya başladılar.

Kazan, Dış Oğuz’a Kıllı Baş adında bir adamını gönderdi. Kıllı Baş Dış Oğuz Beylerinden Aruz’un evine gider. Kazan’ın darda kaldığını, kendilerinden yardım istediğini söyler. Aruz kabul etmez. Kıllı Baş ise sadece Aruz’un düşman olup olmadığını öğrenmek için geldiğini söyleyerek yanından ayrılır.

Aruz, Dış Oğuz Beylerini yanına çağırır. Kazan’a düşman olduklarını söyler. Onların desteğini alır. Barışı sağlamak istediklerini söyleyerek Beyrek’i yanlarına çağırırlar. Ama onun da Kazan’a düşman olmasını isterler. Beyrek kabul etmez. Ve Beyrek’i öldürür. Bunun üzerine Kazan, akın düzenler. İkisi savaş meydanında savaşırken Aruz yaralanır. Kardeşi gelir Aruz’un başını keser.

İç Oğuz’la Dış Oğuz’un kavgası biter.

Dede Korkut Hikayekeri

Dirse Han Oğlu Boğaç Han


Dirse Han Oğlu Boğaç Han, Bayındır Han'ın sohbetine giden Dirse Han'ın Kara Otağa oturtulması ile Dirse Han'ın karşılanması sırasındaki duygu ve düşünceleri ile oğlu Boğaç Han'ın kahramanlıklarını anlatan Dede korkut hikâyesi.

Bayındır Han hükmettiği halka her sene büyük şölen düzenler, yine bir sene gelecek konukların üç ayrı çadırda ağırlanmasını emreder. Bunlar Ak, Kızıl ve Kara çadırlardır. Ak çadır oğlan çocuğu olanlara, Kızıl kız çocuğu olanlar için Kara çadır ise hiç çocuğu olmayanlar içindir. Bayındır Han çocuğu olmayanları, üremeyenleri Tanrı'nın lanetledikleri olarak görür. Dirse Han'ın ise çocuğu yoktur yanındaki 40 adamıyla geldiğinde bu davranışı hoş karşılamaz ve hanımına hesap sormaya karar verir. Hanımından hesap sorarken kendini öğüt dinlerken bulur, ama öğüdü de tutar ve büyük yemek düzenler. İnsanlara yardım eder hayır duası alır ve sonunda sağlıklı bir oğlu olur. Oğlan büyür ve Bayındır Han'ın büyük boğasıyla güreşir, kuvvetli yumruğuyla boğayı dizginler ve yener. Şan kazanır Dede Korkut'un iltifatlarına nail olur, babası tarafından da ödüllendirilir. Bunu kıskanan babasının 40 adamı fesatlık düşünürler ve babasını Boğaç Han'a karşı doldururlar. Bir av düzenlerler ve o sırada türlü oyunlarla oğlanı babasına vurdururlar. Boğaç Han mucizevi şekilde annesinin yardımıyla kurtulur ve babasına eziyet eden, kaçıran 40 adamı yener halkına barış getirir.

Salur Kazan'ın Evi Yağmalanması

Dede Korkut hikâyeleri arasında yer alan Salur Kazan'ın Evi Yağmalanması, bir şölen sırasında sarhoş olan Salur Kazan ava gitmek istemesiyle başlar. Dayısının karşı çıkmasına rağmen, oğlu Uruz'u çadırını koruması için bırakıp ava gider. Salur Kazan'ın yokluğunu fırsat bilen düşmanları evini basar, ailesinden olmayan Saru Kulmaş adlı kişi çadırı savunurken, Karaçuk Çoban'ın iki kardeşi de koyunlarını savunurken ölür, karısı Burla, oğlu Uruz ve annesi tutsak edilir. Av sırasında kötü bir düş gören Salur Kazan, kardeşi Kara Göne'ye başvurur, ancak Kara Göne karamsar sanrılarıyla Salur Kazan'ın korkusunu arttırır. Salur Kazan avı bırakıp çadırına döner, olanları görür ve ailesini aramaya başlar.

Hikayede Dede Korkut'un diğer hikâyelerinde de olduğu gibi dönemin göçebe Türk kültürünün öykünün tamamında çok belirgin olduğu görülebilir. Hikayenin karşılaştırmalı yapısı, barışçı aile kültürü ile savaşçı toplumsal eğilimler arasındaki zıtlaşmaları gösterir. Toplum genelinde savaşçı özelliğiyle saygı gören Salur Kazan'ın savaşçılığının yansıması olan av merakı ile aile içinde felakete sebep olması, toplumsal düzeyde kültürle aile düzeyinde kültürün tam anlamıyla örtüşmediğini bize göstermektedir.

Kam Büre Bey Oğlu Bamsı Beyrek

Kam Büre Bey Oğlu Bamsı Beyrek, Dede Korkut hikâyelerinden biridir.

Bamsı Beyrek ve Banıçiçek beşik kertmesidir, ancak birbirlerini tanımazlar. Ayrı ayrı avlanırlarken karşılaşılar, aralarında bir anlaşmazlık yüzünden güreşe tutuşurlar, ancak ikisi de güçte denk olduğu için birbirlerine üstünlük kuramazlar. Bamsı Beyrek kendisini izleyen kırk yiğidin kendisini ayıplamaması için Banıçiçek'e yumruk atar ve kazanır. Banıçiçek ile Bamsı Beyrek'in esir düşmesi sonucunda on altı sene ayrı kalırlar. Bu sürede Banıçiçek mecburen evlenmek zorunda kalır.Dügün günü Bamsı Beyrek gelerek Banıçiçek'i geri alır.

Yıllar sonra Aruz, Bamsı Beyrek'i obasına dostça çağırır. Ancak ona pusu kurmuştur ve onu yakalatıp sağ kolunu keser.

Hikaye, Türk kültüründe kadınların da erkeklerle eşit görüldüğünü göstermektedir.

Kazan Bey Oğlu Uruz'un Tutsak Olması
Kazan Bey Oğlu Uruz'un Tutsak Olması, Türk kültürü hakkında önemli bir kaynak teşkil eden ve 15. yüzyılda yazıya geçirildiği düşünülen Dede Korkut Hikayeleri içerisinde yer alan hikâyelerden biridir.

Kazan Bey, oğlunun henüz bir kan akıtıp, baş kesip isim sahibi olamayışına üzüldüğünü bildirir. Oğlu da babasından nasıl savaş edildiğini, kan döküldüğünü kendisine öğretmesini ister. Kazan Han bunun üzerine oğlunu ava çıkarır, bu sırada düşman gelir ve Kazan Han savaşmaya başlar. Oğluna sadece izlemesini söylemesine rağmen oğlan babasına fark ettirmeden savaşır. Babası, oğlunu bulamaz; evde de göremeyince düşmanla savaşılan yere gelir. Oğlunun kılıcını görünce onun esir düştüğünü anlar. Düşmanla tek başına savaşa giden Kazan Bey, yenilir. Bunun üzerine Hatun kırk kızla ve diğer Oğuz beyleriyle kafirleri yener. Oğuzlar yurtlarına dönerler. Yedi gün yedi gece yemek yerler, oynarlar. Dede korkut dua eder ve hikâye biter.

Duha Koca Oğlu Deli Dumrul

Vikikaynak'ta, Duha Koca Oğlu Deli Dumrul ile ilgili metin bulabilirsiniz.Duha Koca Oğlu Deli Dumrul, kısaca Deli Dumrul, Deli Dumrul isminde bir er vardır. Deli Dumrul kuru bir çayın üstüne köprü yaptırmıştır. Geçeninden 30 akçe geçmeyeninden döve döve 40 akçe alırdı.Bir gün köprüsünün yayına bir bölük oba yerleşir. Bu obada bir yiğit ölür ve feryatlar üzerine Deli Dumrul atıyla oraya gelir. Feryatların nedenini sorar bir yiğidin öldüğünü öğrenir. Azrail'e kızar ona meydan okur. Onunla dövüşmek için Allah'a yalvarır. Sonra evine döner.

Deli Dumrul bır toy düzenler ve bu toyda Azrail gelir. Deli Dumrul ilk basta direnir, Azrail ise ona bir can bulursa yaşamasına izin vereceğini söyler. Deli Dumrul annesine ve babasına gider ama onlar canlarını vermezler. Can bulamadığı için karısına gider. Karısı da onsuz bu hayatın hiç bir önemi olmadığını söyler ve kendi canını vermeye razı olur. Deli Dumrul Allah'a yalvarır ya ikimizin canını al ya da ikimizi de bağışla diye. Bunun üzerine Allah onları bağışlar, 140 yıl ömür verir ve annesinin, babasının canını alması için Azrail'e emir verir. Deli Dumrul ve eşi 140 yıl ömür sürerler.

Kanlı Koca Oğlu Kanturalı
Kanglı Koca’nın bir oğlu vardır. İsmi Kan Turalı’dır. Kanglı Koca, oğlunu evlendirmek ister. Oğlu da nasıl bir kız istediğini anlatır. Babası da: “sen kız istemezsin, yiğit istersin.” der. Oğlan kız aramaya gider. Fakat bulamaz. Sonra babası aramaya gider. Trabzon kâfir beyinin kızının tam istedikleri gibi olduğunu öğrenir. Fakat bu kızı alabilmek için besledikleri 3 canavarı öldürmesi gerektiğini öğrenir. Bu işe girişip de ölenlerin başlarını görür. Geri döner. Oğluna haberi verir. Oğlu da ölümü göze alarak kızın bulunduğu yere gider. Kâfirler oğlanı görürler. Niye geldiğini sorarlar. Oğlan da kızı almak istediğini söyler. Kâfirler oğlanı içeri alırlar. Soyundurup boğayı salarlar. Bu arada kız oğlanı görür ve âşık olur. Oğlan boğayı öldürür. Derisini kâfirin önüne serip kızı ister. Onlar da aslanı öldürdükten sonra kızı alabileceğini söylerler. Aslanı meydana salarlar. Kan Turalı aslanı da öldürür. Kâfirin önüne serip kızı ister. Onlar da deveyi öldürdükten sonra kızı alabileceğini söylerler. Kan Turalı deveyi de öldürür. Kâfirler kızı verirler. Kan Turalı Selcen hatunu alıp gider. Bir yere konarlar. Kondukları yer çok güzel bir yerdir. Yerler, içerler. Kan Turalı uyurken düşmanlar kan Turalı’nın üzerine yürürler. Kız Kan Turalı’yı uyandırır. Selcen hatun düşmanın bir kısmını bastırır. Kan Turalı’nın annesiyle babası kondukları yere gelirler. Selcen hatun da Kan Turalı’yı aramaya gider. Kan Turalı’nın atının öldürüldüğünü, Kan Turalı’nın atından düştüğünü görür. Selcen hatun yetişir. Bir yerden kan Turalı, bir yerden Selcen hatun düşmanı bastırırlar. Selcen hatun ile Kan Turalı kucaklaşırlar. Atlarına binip babasının yanına varırlar. Yeşil, alaca bir yere çadır dikerler. Düğün yaparlar, muratlarına ererler.

Kazılık Koca Oğlu Yegenek

Kazılık Koca Oğlu Yegenek , Dede Korkut hikâyelerinden biridir.

Kazılık Koca, Bayındır Han’ın veziridir. Akın yapmak için istediği izini alır. Düzmüral Kalesini almak ister. Girdiği savaşta düşmana esir düşer.

Kalede on altı yıl esir kalır. Oğluna babasının öldüğü söylenir. Arkadaşlarıyla sohbet ederken çıkan tartışmada babasının ölmediğini öğrenir. Bayındır Han’a çıkar. Savaşmak için izin ve asker ister. Oğuz yiğitleriyle birlikte Düzmüral kalesine akın düzenler.

Kalenin tekfuru(vali) Arşın Oğlu Direk Tekfur’la Oğuz beyleri tek tek savaşır. Hepsi yenilir. Kazılık Koca Oğlu Yeğenek Tekfur’u yener. Tutsak olan Kazılık Koca serbest bırakılır. Baba oğul ancak konuşarak birbirini tanımış olurlar. Askerleri ve kaleyi ele geçirirler.

Basat'ın Tepegöz'ü Öldürmesi

Basat'ın Tepegöz'ü Öldürmesi, en ünlü Dede Korkut hikâyelerinden birisidir.

Hikaye [değiştir]Bir gün Oğuz otururken, düşman baskınına uğradı, gece vakti oradan göçtü.Beraberindeki Uruz Koca'nin küçük oğlu yolda düşmüştü.Hiç farkında olmadılar.Yollarına devam ettiler.Yolda kalan bu çocuğu bir aslan alarak götürdü, besledi.

Günlerden sonra,Oğuz gene gelip yurduna yerleşti.O sırada Oğuz Han'in atlarina bakan çoban bir haber getirerek dedi ki Ormanda bir aslan kükrüyor.Uzaktan gördüm, salınarak yürüyüşü insan gibi.Atları yakalayıp yatırarak kanlarını emiyor dedi.Çobanın bu sözü üzerine Uruz da Oguz Han'a Hanim belki göçtüğümüz vakit yolda düşen benim oğlumdur dedi.

Beyler hemen atlarına bindiler.Aslanın yatak yerine geldiler.Uruz'un dediği gibi bu, kendi oğlu idi.Oğlanı tuttular.Uruz, oglanı alıp evine götürdü.Hep beraber sevindiler.Ziyafetler oldu.Ama oğlan yine durmadı.Aslanın yatağına gitti.Bir daha tutup getirdiler.

Bunun üzerine Dede Korkut geldi ve Oğlum sen insansın, hayvanlarla düşüp kalkma, gel iyi ata binmeyi öğren.İyi yiğitlerle beraber yaşa.Büyük kardeşinin adı Kayan Selçuk'tur.Senin adın da Basat olsun dedi.Adini ben verdim. Yaşını tanrı versin dedi.

Oguz bir gün yaylaya gitti.Uruz'un bir çobanı vardı.Adına Konur Koca Sari Çoban derlerdi.Uzun Pınar diye anılan bir pınar vardı.O pınara periler konmuştu.Ansızın koyunlar ürktü.Çoban da bunu keçilerden bilerek onlara kızdı.İlerleyince gordu ki, peri kizlari kanat kanata vermisler, ucuyorlar. Coban kepenegini uzerlerine atti. Peri kizlarindan birini tuttu.

Zaman gecti. Oguz yine yaylaya gitti. Coban da pinara geldi. Yine koyunlar urktuler. Coban ilerledi, yerde bir yigin gordu. Bu yığın gittikçe büyüdü.Çoban Korktu, bıraktı, kaçtı.Ürken koyunlarin pesine dustu.

Meger o zaman Bayindir Han ile Beyleri gezmege cikmislardi. Bu pinarin yanina geldikleri zaman garip birseyin yattigini gorduler. Etrafini aldilar. Iclerinden bir yigit, ayagi ile bunu tekmeledi. Tekmeledikce yigi nbuyudu. Uruz Koca da merak etti, atindan inerek tekmeledi. Fakat mahmuzu dokununca bu yigin yirtildi, icinden bir oglan cikti. Bu oglanin govedsi adam govdesi gibiydi. Ancak tepesinde bir gozu vardi. Uruz bu oglani alarak etegine sardi ve Han'ım, bunu bana verin, Oğlum Basat ile beraber besleyelim dedi. Bayindir Han'da Senin olsun dedi.

Uruz, Tepegoz'u aldi. Evine goturdu. Bir sut nine getirdiler. Kadin memesini Tepegoz'un agzina verdi. Oglan bir emdi, sut ninenin olanca sutunu aldi. Ikinci emisinde kanini aldi. Ucuncude de canini aldi. Birkac sut nine getirdiler. Hepsini boylece oldurdu. Baktilar ki olmayacak, sutle besleyelim) dediler. Gunde bir kazan sut yetmezdi. Beslendiler, buyudu. Gezmeye, oglan cocuklariyla oynamaya, oynarken de bunlardan birisinin burnunu, oburunun kulagini yemeye basladi.

Nihayet herkes onun yuzunden caresiz kaldi. Uruz'a sikayet ettiler, aglastilar. Uruz her ne kadar Tepegoz'u dovdu ise de bu hareketlerini onleyemedi. Nihayet evinden kovdu.

Bunun uzerine Tepegoz'un peri olan anasi gelerek oglunun parmagina bir yuzuk takti ve Oğlum sana ok saplanmasın, bedenini kılıç kesmesin dedi.

Tepegoz, Oguz ilinden kacti. Bir yuce da vardi. Orada yol kesti. Adam esir etti. Buyuk eskiya oldu. Uzerine bir kac adam gonderdiler. Onlar Tepegoz'e ok attilar, batmadi. Kilic vurdular, kesmedi. Hepsini yedi bitirdi. Oguz ilinden bile adam yemeye basladi. Oguz'lar toplandilar, uzerine yuruduler. Bunu goren Tepegoz kizdi. Bir agaci yerinden koparip atarak elli altmis kisiyi oldurdu.

Nihayet Basat bu Tepegoz'un uzerine gitti. Tepesindeki tek gözüne şiş saplayarak kör etti. Bundan sonra da kafasını kesti.

Butun Beyler sevinç içinde kaldılar.

Basat'ın Tepegöz'ü Öldürmesi

Basat'ın Tepegöz'ü Öldürmesi, en ünlü Dede Korkut hikâyelerinden birisidir.

Hikaye [değiştir]Bir gün Oğuz otururken, düşman baskınına uğradı, gece vakti oradan göçtü.Beraberindeki Uruz Koca'nin küçük oğlu yolda düşmüştü.Hiç farkında olmadılar.Yollarına devam ettiler.Yolda kalan bu çocuğu bir aslan alarak götürdü, besledi.

Günlerden sonra,Oğuz gene gelip yurduna yerleşti.O sırada Oğuz Han'in atlarina bakan çoban bir haber getirerek dedi ki Ormanda bir aslan kükrüyor.Uzaktan gördüm, salınarak yürüyüşü insan gibi.Atları yakalayıp yatırarak kanlarını emiyor dedi.Çobanın bu sözü üzerine Uruz da Oguz Han'a Hanim belki göçtüğümüz vakit yolda düşen benim oğlumdur dedi.

Beyler hemen atlarına bindiler.Aslanın yatak yerine geldiler.Uruz'un dediği gibi bu, kendi oğlu idi.Oğlanı tuttular.Uruz, oglanı alıp evine götürdü.Hep beraber sevindiler.Ziyafetler oldu.Ama oğlan yine durmadı.Aslanın yatağına gitti.Bir daha tutup getirdiler.

Bunun üzerine Dede Korkut geldi ve Oğlum sen insansın, hayvanlarla düşüp kalkma, gel iyi ata binmeyi öğren.İyi yiğitlerle beraber yaşa.Büyük kardeşinin adı Kayan Selçuk'tur.Senin adın da Basat olsun dedi.Adini ben verdim. Yaşını tanrı versin dedi.

Oguz bir gün yaylaya gitti.Uruz'un bir çobanı vardı.Adına Konur Koca Sari Çoban derlerdi.Uzun Pınar diye anılan bir pınar vardı.O pınara periler konmuştu.Ansızın koyunlar ürktü.Çoban da bunu keçilerden bilerek onlara kızdı.İlerleyince gordu ki, peri kizlari kanat kanata vermisler, ucuyorlar. Coban kepenegini uzerlerine atti. Peri kizlarindan birini tuttu.

Zaman gecti. Oguz yine yaylaya gitti. Coban da pinara geldi. Yine koyunlar urktuler. Coban ilerledi, yerde bir yigin gordu. Bu yığın gittikçe büyüdü.Çoban Korktu, bıraktı, kaçtı.Ürken koyunlarin pesine dustu.

Meger o zaman Bayindir Han ile Beyleri gezmege cikmislardi. Bu pinarin yanina geldikleri zaman garip birseyin yattigini gorduler. Etrafini aldilar. Iclerinden bir yigit, ayagi ile bunu tekmeledi. Tekmeledikce yigi nbuyudu. Uruz Koca da merak etti, atindan inerek tekmeledi. Fakat mahmuzu dokununca bu yigin yirtildi, icinden bir oglan cikti. Bu oglanin govedsi adam govdesi gibiydi. Ancak tepesinde bir gozu vardi. Uruz bu oglani alarak etegine sardi ve Han'ım, bunu bana verin, Oğlum Basat ile beraber besleyelim dedi. Bayindir Han'da Senin olsun dedi.

Uruz, Tepegoz'u aldi. Evine goturdu. Bir sut nine getirdiler. Kadin memesini Tepegoz'un agzina verdi. Oglan bir emdi, sut ninenin olanca sutunu aldi. Ikinci emisinde kanini aldi. Ucuncude de canini aldi. Birkac sut nine getirdiler. Hepsini boylece oldurdu. Baktilar ki olmayacak, sutle besleyelim) dediler. Gunde bir kazan sut yetmezdi. Beslendiler, buyudu. Gezmeye, oglan cocuklariyla oynamaya, oynarken de bunlardan birisinin burnunu, oburunun kulagini yemeye basladi.

Nihayet herkes onun yuzunden caresiz kaldi. Uruz'a sikayet ettiler, aglastilar. Uruz her ne kadar Tepegoz'u dovdu ise de bu hareketlerini onleyemedi. Nihayet evinden kovdu.

Bunun uzerine Tepegoz'un peri olan anasi gelerek oglunun parmagina bir yuzuk takti ve Oğlum sana ok saplanmasın, bedenini kılıç kesmesin dedi.

Tepegoz, Oguz ilinden kacti. Bir yuce da vardi. Orada yol kesti. Adam esir etti. Buyuk eskiya oldu. Uzerine bir kac adam gonderdiler. Onlar Tepegoz'e ok attilar, batmadi. Kilic vurdular, kesmedi. Hepsini yedi bitirdi. Oguz ilinden bile adam yemeye basladi. Oguz'lar toplandilar, uzerine yuruduler. Bunu goren Tepegoz kizdi. Bir agaci yerinden koparip atarak elli altmis kisiyi oldurdu.


Nihayet Basat bu Tepegoz'un uzerine gitti. Tepesindeki tek gözüne şiş saplayarak kör etti. Bundan sonra da kafasını kesti.

Butun Beyler sevinç içinde kaldılar.

Dede korkut Hayatı



DEDE KORKUT

Dede Korkutun 570-632 yılları arasında, Hz. Muhammed (S.A.V) zamanında yaşadığı rivayet edilmiştir. Oğuzların Kayı veya Bayat boylarından geldiği, hem geçmişten ve hem de gelecekten haber veren, "kerem sahibi bir evliya" olduğu rivayet edilmektedir. "Ozanların Piri" veya "Ozanların Başı" olarak da bilinen Dede Korkutun, Peygamberimizin hayır duasını aldığı ve Oğuzlara İslâm dinini öğrettiği de bu rivayetlerle günümüze kadar ulaşmıştır.

Dede Korkut, tüm Türk kavimlerinin atasıdır ve dâhisidir. Türk destanlarında ve halk hikâyelerinde, Dede Korkut adına ve onun mucizevî sözlerine rastlamak her zaman mümkündür. Türk hükümdarlarının akıl hocası ve veziri olduğu bilinen Dede Korkut, bütün Türklüğün yegâne temsilcilerinden ve bugün de yaşatılmaya çalışılan atalarındandır.

Destan özellikli pek çok halk kahramanının mücadeleleri anlatılan Dede Korkut hikâyelerinde; güzel ve hikmetli sözler, Türklerin tarihine ait rivayetler, han ve beyler hakkında methiyeler, Türk töresine ait pek çok konular işlenerek, iyilere övgü kötülere eleştiri vardır.

"Dede Korkut Kitabında (Dede Korkut ala Lisan-i Taife-i Oğuz han Oğuzların Diliyle Dede Korkut Kitabı) 12 destan özellikli hikâye yer alır ve bu kitap, İslâm öncesi ve sonrasında Türklerin yaşayışını, dilini, tarihini, edebiyatını ve kültürünü içerir. Akıcı ve halkın kullandığı Türkçe ile yazılmış olan bu kitap; gerçek bir şaheserdir. Kitapta, "Dede" ve "Ata" olarak geçen ve "Korkut Ata" olarak da bilinen Dede Korkut, Türkmen, Kazak, Özbek ve Kara kalpak boyları arasında bu adlarla bilinmektedir. Türk dünyasının bilge atası olan Dede Korkut ve onun hikâyelerinde; Türk toplumunun savaşları ve barışları ile birlikte, aile ve eğitim yapısıyla üstün ahlâk ve karakter sağlamlığına dikkati çeker. Türk milletiyle özdeşleşmiş olan doğruluk, sözünde durmak, mukaddes değerler uğruna ölmek gibi çeşitli karekterler, hikâyelerin ana temasıdır. Dede Korkut hikâyelerindeki tüm kahramanların aile, cemaat ve insan sevgisini ön planda tutması, millet olarak ahlâk ve yaşam anlayışımızı göstermesi bakımından önemlidir. Kahramanların çoğu gençtir ve mutlaka bir yiğitlik gösterdikten sonra ad verilir. Pek çoğumuz biliriz, Dirse Han oğlu bir boğayı öldürünce Dede Korkut o gencin adını "Boğaç" koyar ve onu şan, şeref, mal ve rütbe ile ödüllendirir. Dikkat edilirse, hikâyelerde, gençliğe son derece önem verilmekte, onların, ailesine, milletine ve devletine bağlı, cesur ve çalışkan olmalarına işaret edilmektedir. Savaş, av, toy vb. eğlencelere Hz. Peygambere salavat getirilerek başlanması da Türk Kavimleri'nin dinî yönden şuurlu olduğunu ve devlet millet birliğinin sağlam temellere dayandığını göstermektedir.

Dede Korkut hikâyelerinde özellikle göçebe Oğuz Türkleri'nin tabiat şartlarına karşı dirençleri, düşmanlarına karşı sürekli üstünlüğü ve birlik şuurundan doğan kuvvetlilikleri dikkati çeker. Korkut Ata olarak saygı gören Dede Korkutun hikâyeleri yaşlı ve bilginlere büyük değer verildiğini de göstermesi açısından, son derece önemlidir. Allah, doğum, din ve ölüm düşüncesi, hayatin her anında kendisini gösterir. Bugün Dede Korkut ve onun hikâyelerinden ve destanlarımızdan alacağımız önemli dersler vardır. Fertler arasında saygı, sevgi, karşılıklı hoşgörü ve mertlik bunların başında gelmektedir. Dede Korkut aslında büyük bir vatanseverdir ve milletinin sonsuza dek güçlü ve mutlu yaşamasını gerçekleştirme mücadelesi içindedir. Hikâyelerindeki örnek şahsiyetler olan Bayındır Han, Kazan Han, Bamsı Beyrek, Boğaç Han, Selcen Hatun, Seğrek ve diğerleri toplumda olması gereken ideal insan karakterlerini temsil ederler. Bu insanlar, milleti ve vatanı için ölümü göze alan ve tüm zorlukların üstesinden gelebilen kahramanlardır.

Dede Korkut, bütün Türk kavimlerinin fert fert kahraman olmasını arzu etmiş olmalı ki, hikâyelerinde zayıflığa, çaresizliğe ve ümitsizliğe yer vermemiştir. Rivayetlere göre Onun ölümü bile evliyalığını, bilge kişiliğini göstermektedir: Çeşitli Türk boylarının kanaatine göre o, rüyasında mezarının hazırlandığını görmüş ve gittiği her yerde öleceği ona rüyasında bildirilmiştir. Seyhun Irmağı'nın Aral Gölü'ne döküldüğü yerin yakınlarında, ırmağın üzerine hırkasını sererek orada ruhunu Allah'a teslim etmiştir. Bugün pek çok yerde onun mezarının olduğu söylenmektedir. Tıpkı Yunus Emre ve Karaca oğlan gibi milletimiz, onun mezarına da sahip çıkarak kahramanlarını kendi içinde görmek istemektedir.

Türk ve dünya edebiyatının şaheserleri arasına giren ve çeşitli tarihî filmlere de konu olan Dede Korkut Hikâyeleri, insani ve yaşadığı dünyayı tüm özellikleriyle ele almıştır.

Dede Korkutun yaygınlıkla bilinen hikâyeleri şunlardır:

-Dirse Han Oğlu Boğaç Han
-Salur Kazanın Evinin Yağmalanması
-Kam Büre Beg Oğlu Bamsi Beyrek
-Kazan Beg Oğlu Uraz Beg'in Tutsak Olması
-Duha Koca Oğlu Deli Dumrul
-Kanlı Koca Oğlu Kan Turali
-Kadılık Koca Oğlu Yegenek
-Basatın Tepegöz'ü Öldürmesi
-Begel Oğlu Emren
-Usun Koca Oğlu Seğrek
-Salur Kazanın Tutsak Olması
-Dış Oğuz'un iç Oguz'a İsyanı



Dede Korkutun hayatı ve onun hikâyeleri, geçmişten geleceğe uzanan mücadelede varlığımızın, birliğimizin ve dirliğimizin ne kadar önemli olduğunu ortaya koymakta, kahramanlık ruhumuzu coşkun bir üslupla dile getirmekte ve geleceğe ümit ve sevgiyle bakmamızı sağlamaktadır.

Bayburt Resimleri




Bayburt ili


Bayburt ili, Türkiye Cumhuriyetinin Doğu Karadeniz Bölgesinde bulunan bir ildir.





Genel bilgiler
Bölge Karadeniz Bölgesi
Yüzölçümü 3.652 km²
Nüfus 92.815[1]
― Şehir nüfusu 37.473[1]
― Köy nüfusu 39.136[1]
Nüfus yoğunluğu 21.27 kişi/km²
Plaka kodu 69
Alan kodu 0458
Vali Musa Küçükkurt
Valilik internet sayfası bayburt.gov.tr

Bayburt Tarihçe



Tarihçesi
Bayburt ilinin ilçeleriBayburt şehrinin adı; eski Kafkas dillerden birini konuşan Urartu/Khaldiler'in bölgeye egemen olduğu dönemlerde, Khalt(Halti) halkı arasına gerçekleşen Hint-Avrupa dilli Mitanni göçmenlerinin sızmaları sonucunda verilmiştir.

Khaltlar'ın arasına yerleşmek üzere bölgeye gelen grupların verdiği söyleniş şekliyle Bagbartu sözcüğü Mitannice'den gelmektedir.

Bayburt tarihinin bilinen geçmişi Anadolu'nun köklü kavimlerinden Azzi ve Hayasalar'la başlar. Onu Hatti, Hitit ve Urartu izler.

Günümüzde dahi; Karadeniz halkı, sahil boyunda yerleşenlerine(tamamen olmasa bile) Laz, iç ve dağlık kesimlerde yerleşenlerine Halt demektedir. Doğu Karadeniz'in iç kesimlerinde Yusufeli ile Şebinkarahisar arasında ki dağlık hat boyunca uzanan bölge; Urartu'nun Baş Tanrı'sı olan Khalt'ın izinden gidenlerin yurdu anlamına Khaldia olarak tarih boyunca adlandırılmıştır.

Bölge MÖ.VII.yy.'da ilkin Kimmer, ardından İskit akınlarına uğrar. Urartu yıkılır ve bölgeye gelen Kraliyet İskitler'i o döneme göre Anadolu'nun en büyük kenti olan Gymnias'ı kurarlar. Gymnias kentinin bugün kü Bayburt ilinin sınırları içinde ve kuzeyinde olduğu tahmin edilmektedir.

Konuyla ilgili olarak daha detaylı bilgi için Anabasis'in "Onbinlerin dönüşü" adlı kitabına bakılabilir.

İskit egemenliği Ortadoğu'da sona erdikten sonra, bir dönem Ermeni ve daha sonra bölgemizin ünlü tarihçisi Mahmut Goloğlu'nun deyişiyle "Anadolu'nun ilk milli devleti:Pontos" devleti sınırları içinde kalan Bayburt, Pontos devletinin Helen etkisiyle kimlik değiştirmesi ve ardından da Pontos'un Roma tarafından yıkılmasıyla yeni bir döneme geçmiştir.

Bayburt'un bir müddet Roma İmparatorluğu hakimiyetine girdiği ve bu imparatorluğun ikiye ayrılması üzerine Doğu Roma toprakları içinde kaldığı bilinmektedir. Bizans İmparatorluğu teşkilatına göre ülke, bugünkü eyaletlere benzer bir takım temalara ayrılmıştı. Bayburt Heldia temasına bağlıydı ve bu eyaleti meydana getiren yedi piskoposluğun dördüncüsünü meydana getiriyordu. İmparator Justinianus tarafından kalesinin tahkim ve tamir edildiği bilinen Bayburt, Arap fetihleri sırasında Bagrat sülalesinin hakimiyeti altında bulunmaktaydı.

Bayburt ve yöresi, [[Türkmen]lerinin Anadolu'da ilk yerleştikleri bölgelerdendir. Tuğrul Bey'in Anadolu seferi (1054) sırasında Bayburt, Çoruh nehri ve Karadeniz dağlarına (Parhar) uzanan sahalara akınlarda bulunan Selçuklu kuvvetlerinin hücumlarına maruz kaldı ise de fethedilemedi. Kesin Türk hakimiyeti Malazgirt zaferi'nden sonra gerçekleşti. Şehir 1072'den 1202'ye kadar bazen Erzurum yöresinde hüküm süren Saltuklar'ın bazen de Danişmendiler'in hakimiyetinde kaldı. Bir ara Trabzon imparatoru I.Alexis Comnen'in kumandanı Theodore Gabras tarafından işgal edildiyse de, kısa süre sonra yeniden Danişmendli hakimiyetine girdi. (1098) Selçuklular 1202'de Saltuklu Devletine son verince Bayburt'u da ele geçirdiler.

Bayburt'un asıl gelişmesi, Süleyman Şah'ın kardeşi Erzurum Meliki Mugisuddin Tuğrul Şah ve oğlu Cihan Şah (1020-1230) döneminde oldu. Tuğrul Şah Bayburt kalesini yeniden inşa ve tahkim ettirdi. I:Alaeddin Keykubad tarafından Moğollara karşı sınırlar kuvvetlendirilirken Bayburt da Erzurum ile birlikte Konya'ya bağlandı. 1243 Kösedağ savaşının ardından Moğolların Anadolu'yu istilası esnasında yapılan anlaşma gereği Bayburt Selçukluların kontrolünde kaldı. Bu durum 1291'de burada Giyaseddin Mesud tarafından para bastırılmasından anlaşılmaktadır.

Türkmen olan ve Türkçe konuşan,İlhanlılar ve Safaviler devrinde Tebriz-Trabzon yolu üzerinde bulunması sebebiyle daha da gelişen Bayburt, Ceneviz ve Venedik kervanlarının konakladığı bir yerdi. Moğolistan'a giderken buraya uğrayan Marko Polo şehirde zengin Gümüş madenlerinin bulunduğunu belirtir. Hatta İlhanlılar buradan yüklü bir vergi geliri temin ediyorlardı. Bu dönemde Darül Celal adı ile anılan ve iktisadi bakımdan canlılık kazanan şehir aynı zamanda bir kültür merkezi durumundaydı. Burada Mahmudiye ve Yakutiye medreseleri kurulmuş, Mevlevilik gelişme göstermiş, ayrıca ahilik teşkilatı da yayılmıştı.

Son İlhanlı hükümdarı Ebu Said Bahadır Han'ın ölümünden sonra (1334) Bayburt, Eretnaoğulları'nın eline geçti. Zaman zaman Erzincan Beylerinin hücumlarına uğrayan şehir, bir ara Mutahharten'in idaresine girdi. Fakat çok geçmeden Kadı Burhaneddin zamanında Kızılbaş,Akkoyunlu beylerinden Kutlu Bey oğlu Ahmet Bey'in yardımı ile alındı ve Ahmet Bey'e ikta olarak verildi. Bir ara Karakoyunluların da eline geçen şehir sonra tekrar Akkoyunluların eline geçti ve uzun süre öyle kaldı.

Bayburt yöresi 1501'de bir ara Türkmen,Safeviler tarafından alındı. Bu dönemde Trabzon valisi olan Yavuz tarafından bu bölgeye akınlar yapıldı (1507). Yavuz tahta çıktıktan sonra da çıktığı İran seferinde bir kısım kuvvetlerini Bayburt üzerine gönderdi. Ekim 1514'te Bayburt Şah İsmail'in elinden alındı. Bundan sonra Bayburt Erzincan ile birlikte Trabzon Beyi Bıyıklı Mehmet Paşa'ya verildi ve Sancak merkezi ilan edildi.

Kanuni'nin İran seferi sırasında önemi daha da artan Bayburt kalesi 1541'de esaslı bir tamir gördü. 1553'te Türkmen,Şah İsmail'in oğlu Şah Tahmasb'ın akınlarına şahit olunduysa da, bundan sonra XIX. Yüzyıla kadar önemli bir olay yaşanmadı. 1828-1829 Osmanlı-Rus savaşı esnasında Rus birliklerinin işgaline uğradı. 1878 ve 1916'da Ruslar tarafından yeniden işgal edilen Bayburt bu işgaller sırasında önemli oranda tahrip edildi.

1927'ye kadar Erzurum'a bağlı olan Bayburt bu tarihte Gümüşhane'ye bağlandı. 21.06.1989 tarihinde 3578 sayılı yasa ile il statüsüne kavuştu.

Bayburt Coğrafya


Coğrafyası
Bayburt ili 40 derece 37 dakika kuzey enlemi ile 40 derece 45 dakika doğu boylamı, 39 derece 52 dakika güney enlemi ile 39 derece 37 dakika batı boylamı arasında yer alır. Doğu ve Güneydoğusunda Erzurum, batısında Gümüşhane, kuzeyinde Trabzon ve Rize, güneyinde Erzincan illeri ile çevrili Anadolu'nun kuzey-doğusunda Çoruh nehri kenarında ve denizden 1550 metre yükseklikte kurulmuş 3652 km2 yüzölçümü olan bir ildir.

Bayburt ve çevresi yeryüzü şekilleri bakımından genel olarak üç bölümden oluşmaktadır. Birincisi sahanın batı yarısını oluşturan Bayburt ovası, ikincisi akarsuların oluşturduğu vadiler ve üçüncüsü de yörenin etrafını çevreleyen ve doğu yarısında yer tutan dağlık alanlardır.

Yaklaşık 900 km2'yi bulan Bayburt ovası 1450-1750 metre arasında değişen yüksekliktedir.

Arazinin %45'ini oluşturan dağlık alanda; Pulur (2300 m), Otlukbeli (2520 m), Saruhan (2400 m), Çoşan (2963m), Kop (2600 m), ve Çavuşkıran (2850 m) dağları güney kesimde batıda doğuya doğru sıralanır. Kuzey kesimde ise; Zülfe (2750 m), Kemer (2856 m), Soğanlı (2750 m), Haldize (3000 m), Kırklar (3350 m) dağları mevcuttur. Çoruh nehrinin çizmiş bulunduğu yayın orta bölümündeki sahanın doğusunda ise; Kaledere tepesi (2500 m) ve Ziyaret tepesi (2400 m) yer alır.

İldeki Kop ve Soğanlı dağlarında çok sayıda yaylalar mevcuttur. Çoruh nehri ise 3239 metre yükseklikteki Mescit dağından doğarak güneydoğudan il sınırlarına girmekte ve Çoruh vadisine girerek ili terk etmektedir. İlin Soğanlı dağları üzerinde Haldizen (Balıklı Göl) ve Göloba (Atlı Göl) gibi bazı krater gölleri de mevcuttur.

Bayburt Ekonomisi


Ekonomisi
Ekonomik hayat, tarihi gelişim içinde temel değiştirmemiştir. Ticaret ve sanayiin gelişmediği ilde tarım ve hayvancılık başlangıçtan beri ekonomiyi sürükleyici bir rol oynamıştır. Tarım ürünü olarak ilde hububat çeşitleri, yem bitkileri, şeker pancarı ve az da olsa meyve sebze üretimi yapılmakta, genelde ilin sebze ihtiyacı diğer illerden karşılanmaktadır. Arazinin büyük bir kısmı kıraç olup Çoruh vadisinde; Aydıntepe ve Sünür ovalarında sulu tarım yapılmaktadır.

Hayvancılık ilin geçim kaynaklarından en önemlisidir. Arazi hayvancılık yapmaya çok elverişlidir. Mera hayvancılığı yapılmaktadır. Son yıllarda besi hayvancılığına doğru bir gelişme gözlenmektedir. Süt inekçiliği ıslah çalışmaları da devam etmektedir. İlimiz ilçe ve köylerinde arıcılık yapan aile sayısında büyük artış gözlenmekte, il sathında çok nefis kokulu bal üretimi yapılmaktadır.

Bayburt ili çok eski transit ticaret yolu olan Trabzon-İran arasındaki "İpek ve baharat yolu"nun bir durağıdır. Ekonomisi tarım, hayvancılık ve ticaret ağırlıklıdır. Tarım dışında kalan ekonomik yapısı, üretim yolu ile satışa arz şeklinde değil, dışarıdan getirip satışa sunma şeklinde gelişmiştir.

Tarihi yerler


Tarihi yerler
Bayburt Kalesi [değiştir]Şehrin kuzeyindeki yalçın kayalar üzerinde inşa edilmiş olan Kalenin ilk defa kimler tarafından yapıldığı kesin olarak bilinmemektedir. Bagrat Sülalesi (885-1044) zamanında varlığından söz edilen Kalenin çok daha önce miladın ilk yüzyıllarında mahalli prens ve krallıkların mücadelesine konu olduğu anlaşılmaktadır.

Kale Türklerin eline geçmeden önce; Roma, Ermeni, Bizans, Arap ve Komnenos hakimiyetinde kalmıştır. Zengin bir tarihe sahip olan kalenin birçok defa onarım gördüğü duvarlarındaki farklı inşaat ve tarih kaynaklarından anlaşılmaktadır.

Halk arasında Çinimaçin Kalesi de denilen Kale, dede Korkut hikâyelerinden "Kam Büre Oğlu Bamsı Beyrek Boyunu Beyan Eder" adını taşıyan hikâyede Beyrek'in (Bey Böyrek veya Bamsı Beyrek) fethedip ün kazanmak üzere yola çıktığı kaledir.

Dede Korkut Türbesi
İlin güney doğusunda merkeze 39 km mesafedeki Masat Köyü yakınında bulunan, yapılış şekli ve mimarisi ile çok eskilere dayandığı anlaşılan ve halk arasında Ali Baba diye geçen türbenin, Dede Korkut'a ait olduğu Şair Orhan Şaik Gökyay tarafından ortaya konulmuştur. Ali Baba veya Büyük Baba adıyla anılan türbeyi inceleyen Gökyay 1986 baskılı "Dede Korkut Hikayeleri" adlı kitabında türbenin resimlerini de vererek Dede Korkut'a ait olduğunu ifade etmiştir. Türbe üzerinde eski Türkçe ile 718 tarihi okunmaktadır.

Her yıl Temmuz ayının 3. haftasında uluslararası düzeyde dede Korkut Kültür ve Sanat Şöleni düzenlenmekte, şölen esnasında ilde Dede Korkut'la ilgili sempozyum, sergi, şiir gibi dallarda faaliyetler yapılmaktadır.

Sünür Kutlu Bey Camii
Akkoyunluların kurucusu Turali bey oğlu Fahrettin Kutlu Bey tarafından yaptırılan caminin kapısı üzerindeki kitabeden 1538 yılında onarıldığı anlaşılmaktadır. Minaresi ise 1616 tarihi taşıyan tarihi bir kitabeye sahiptir. İran Şahı Tahmasp'ın işgali sırasında tahrip edilmiş ve bu olay kapı üzerindeki kitabede yer almaktadır. Kanuni döneminde 1538 yılında onarım görmüştür.....

Aydıntepe Yeraltı Şehri
Aydıntepe ilçesinde yer alan kent, tüf içerisinde, yüzeyden 2-2,5 metre derinde, başka yapı malzemesi kullanılmadan ana kayaya oyulmuş galeriler, tonozlu odalar ve bu odaların açıldığı daha geniş mekanlardan oluşmaktadır. Yaklaşık bir metre genişliğinde ve 2-2,5 metre yüksekliğinde tonoz örtülü galeriler yer yer her iki yanda genişlemektedir. 3-8 metrekareye yakın planlı odalar bu mekana açılmaktadır. Gözetleme mekanlarının oluşturduğu havalandırma amaçlı konik biçimdeki deliklerin galeri odaların aydınlatılması amacıyla duvarlara oyukların açıldığı görülmektedir.

Bunun tarihi Halde şehrine ait olduğu söylendiği gibi, geç Roma veya erken Hıristiyanlık devirlerine ait olabileceği de söylenmektedir. bunların yanı sıra aydıntepe ilçesine bağlı GÜMÜŞDAMLA köyünde bulunan ve bu zamana kadar korunan sarkıç köprü ihtişamını kaybetmemiştir.

Sarıkayalar Şelaleleri
Bayburt -Erzurum karayolunun 6km'sinden ayrılarak 16km daha yol aldıktan sonra ulaşılan Sarıkayalar şelaleleri, ilin merkez Sarıkayalar köyünün girişinde ve köy içinde olmak üzere iki tanedir. Yaz aylarında çevreleri mesire yeri olarak kullanılan her iki şelalede görülmeye değer doğal güzelliklere sahiptir.

Mağaralar
Çimağıl Mağarası: İl merkezine 36 km mesafedeki Çimağıl köyünün Taşındibi mahallesindedir. Mahalleden sonra yaya olarak yaklaşık bir saatte ulaşılabilen mağara, 600 metre uzunluğunda ve 11 bölümden oluşmaktadır. Tavan yüksekliği yer yer 30 metreyi bulmakta, güzel sarkıt ve dikitlerin yanı sıra mağarada yer yer su birikintileri de vardır.

Helva Köyü Buz Mağarası:Helva Köyünde yer almaktadır. İl merkezinden 33 km mesafede, hemen köyün yamacında yer alan mağaranın içinde Buzdan oluşmuş sarkıt ve dikitler bulunmaktadır.BUZ MAĞARASI görenleri hayrete düşürecek cinsten. Hava sıcaklıklarının yüksekliğine rağmen içerisine girenleri soğuk kış aylarına götüren mağara; buzdan sarkıt, dikitleriyle ve kalın buz tabakasıyla da ziyaretçilerini büyüleyen bir görünüme sahip.

Geniş bir giriş kapısının olmasına rağmen doğal olan buzlarında erimenin görülmediği mağarayı yöre halkı, teknoloji öncesinde soğuk hava deposu olarak kullanmıştır.

Yakutiye Camii
Bunlardan başka Bayburt'ta Yukarı Hinzeverek camii, Yakutiye Camii, Zahit Efendi Camii, Çarşı Hamamı, bent Hamamı, Kondolotlar Hamamı ve Şehit Osman Türbeleri gibi tarihi ve turistik değeri olan eserler de vardır.KÖKSAL

Doğal Güzellikler


DOĞAL GÜZELLİKLER


MESİRE YERLERİ VE PARKLAR
İlimiz Çoruh vadisi alt ve üst bölümleri halkımızın yaz günlerinde ailece dinlenebileceği çok uygun mesire yerlerine sahiptir. Ayrıca Şehit Osman tepesi, Aslan dağı, Sırakayalar şellaleri , sehir parkı ,vilayet ormanı mesire yeri olarak kullanılmaktadır.

ŞEHİT NUSRET BAHÇESİ : Şehir merkezinde cumhuriyet Caddesi ve Çoruh nehri kenarında ortasında havuzu bulunan yeteri kadar ağaç ve çiçeklerle donatılmış olan park her zaman halka açık olup, boş zamanlarınızı değerlendirip dinlenme İmkanı mevcuttur

ŞEHİT NUSRET BAHÇESİ : Şehir merkezinde cumhuriyet Caddesi ve Çoruh nehri kenarında ortasında havuzu bulunan yeteri kadar ağaç ve çiçeklerle donatılmış olan park her zaman halka açık olup, boş zamanlarınızı değerlendirip dinlenme İmkanı mevcuttur.
GENÇ OSMAN PARKI
: Şehir merkezi, Çoruh nehri kenarında bulunan park halkımızın ve konuklarımızın daha iyi dinlenme imkanı için belediyece 1992 yılında hizmete açılmış*tır. Ayrıca Şeyhayran, Zahit, Esentepe, Uzungazi, Belkent, Tuzcuzade mahalleleri,Genç Osman, Şehit Nusret Parkları, Şehit Osman tepesi ve Lojmanlar mevkiinde ve çeşitli mevkilerde 25 adet çocuk parkı bulunmaktadır.
AYDINTEPE yERALTI şEHRİ
BAYBURT, AYDINTEPE YERALTI ŞEHRİ

Bayburt’un Aydıntepe ilçesinde yer alan kent , tüf içerisinde , yüzeyden 2-2,5 metre derinde başka yapı malzemesi kullanmadan ana kayaya oyulmuş galeriler , tonozlu odalar ve bu odaların açıldığı daha geniş mekanlardan oluşmaktadır . Yaklaşık bir metre genişliğinde ve 2 ile 2,5 metre yüksekliğinde tonoz örtülü galeriler yer yer her iki yana genişlemektedir .


(3 x 8 Metre ) Kareye yakın planlı odalar bu mekana açılmaktadır. Ayrıca gözetleme mekanlarının oluşturduğu havalandırma amaçlı konik biçimdeki deliklerin , galeri odalarını aydınlatmak için duvarlara delik açıldığı gözlenmektedir . Halen kazı çalışmaları devam edilen kent hakkında şu an ileri sürülen iki görüş
Mevcut olup , bunlardan biri ; bu kentin , bölgede daha önce sözü edilen Halde şehrine ait olduğu , Halde’nin “Khalde” olduğu eski ismi Hart (Aydıntepe) olan ilçenin isminin de “Halt” dan geldiği görüşü mevcuttur . Diğer görüşe göre ; Hart’ta bu yer altı kentinden başka Geç Roma Erken Bizans devirleri arasında yer alan bir mezarın ortaya çıkarılması , Hıristiyanlığın henüz yerleşmediği bir devirde bu bölgenin bir sığınak teşkil ettiği , Romalılar tarafından kovulan ilk Hıristiyanların bu bölgeye geldikleri ve sığındıkları , yer altı kentinde bu Erken Hıristiyanlık dönemine ait olabileceğidir .Çımağıl Mağarası

Bayburt Merkeze bağlı Çımağıl Köyü'nün 6 km uzağında olan Çımağıl Mağarası Bayburt Kültür ve Turizm Müdürlüğü'nün özverili çalışmalarıyla bir turizme merkezi haline getiriliyor. Konuyla ilgili açıklama yapan Bayburt Kültür ve Turizm İl Müdürü İsmail Çarpatan şu bilgileri verdi:
"Çımağıl Mağaramız Bayburt Merkeze bağlı Çımağıl Köyü'nün 6 km uzağında bulunmaktadır.Bu mağaramızın turizm kazandırılması için Mimarı, Jeoloji ve Elektrik Tesisatı için projeler yapıldı ve bu projeleri tamamladı.Bu mağaramızın geçisişinde sarp kayalıklar ve dar yoldur.Bu yolunun genişletilmesi ve asfalt dökülerek daha rahat bir ulaşım için yol projesini Bayburt Özel İdaresi'ne verdik.İnşallah bu projede tamalanıp Gümüşhane İlinde bulunan Karaca Mağarası gibi turizm açısından bir cazibe merkezi ve bir turizm merkezi konumuna gelecektir.Bu projelerimiz 15 Milyar liraya malolmuştur."



Helva Köyü Buz Mağarası

Masat vadisinin güneyinde Helva köyünde yer almaktadır . İl merkezinden 33 km. mesafede hemen köyün yamacında yer alan mağaranın içinde buzdan oluşmuş sarkıt ve dikitleri bulunmaktadır . Köy halkı tarafından değişik zamanlarda soğuk hava deposu olarak kullanılmış olan mağara buz oluşumlarının değişik şekillerini yansıtmaktadır .